25 Mart 2009 Çarşamba

Rusya'ya Bakmak


Rusya’da üç değişik şehri gezme fırsatım oldu (Novosibirsk,Yekaterinburg ve Omsk) . Şehirler birbirlerine inanılmaz benziyor. Binaların mimarileri, caddeler, cadde isimleri. Sovyetlerin dağılması sebebiyle zor günler geçiren Rusya’dan ülkemize gelen hayat kadınları sebebiyle Rusya’yı Rus milletini hakir ve maalesef sadece kadın odaklı görüyoruz. Bizim burada yaptığımız yanlış Rusları kendi değer yargılarımıza göre yargılıyor olmamızdan kaynaklanıyor. Milletlerin karakterlerini karşılaştırıp bunlarla bir milleti bir devleti seviyelendirerek sadece kişisel olarak mutlu olabiliriz. Halbuki bu karakteristiksel özellikler yerine dünyanın ortak değerleri üzerinden kıyaslama yaparsak kimden, nerden, ne şekilde kendi gelişimimize katkıda bulunabiliriz bunu çözebiliriz. Ama ne yazık ki şunu itirafetmem gerekir bunun bilincinde ve farkında olan çok az insan tanıdım.

Omsk şehrinde tiyatro, sirk, müze, kütüphane binalarına gösterilen ilgi (güzel bir mimariye sahip ve bakımlı olmaları) ilginç gelmişti. (Özellikle gösterişli sirk binası sirki sadece bayramlarda ASKİ spor salonunda 1-2 kez görmüş beni hayli şaşırtmıştı.) Halbuki aynı alakanın diğer şehirlerde de olduğunu gördüğüm de tiyatronun, sirkin, sinemanın insanlar için kıymetli yerler olduklarını fark ettim(''kocaman bir fark var’’).

Yeni bir yeri, yeni bir kültürü tanımak demek sadece popüler yerlerini görmek ve belli sınıfa ait insanları tanımak demek değildir. Herkesin bilmediklerini bilmek lazım ki o kültür hakkında o şehir, ülke hakkında bilgi sahibi olunsun. Türkiye’den gelen biri için en heves edilen mekanları gece klüpleri, diskolarıdır Rusya’nın. Çoğu kişi için Rusya ne yazık ki bundan da fazla bir şey ifade etmez. Halbuki Ruslar sevilir yada sevilmez ama şu bir gerçek ki son 500 yıla damgasını vurmuş bir millettir.

8 Mart 2009 Pazar

Buz Hokeyi


Hayatımda ilk defa buz hokeyi maçına gidiyorum. O günün tarihi 2008 yılının Ramazan bayramının ilk günü. (Rusya’da geçirdiğim ilk bayram 2008 yılının Ramazan bayramı bugüne ait duygularımı ve düşüncelerimi başka bir yazıda yazacağım). Üç kişilik bilet almıştık iki gün öncesinden. İki gün önce aldık çünkü Omsk’un buz hokeyi takımı hakikaten güçlü bir takım (2005 yılı Rusya şampiyonu oldu ve bu sene Dünyanın en iyi oyuncularından Jaromir Jagr ‘ı transfer etti) ve böyle soğuk memlekette futboldan ve diğer sporlardan daha öne çıkmış popüler bir spor. Bu yüzden bilet bulmakta sıkıntı yaşamamak için kendimizi garantiye aldık. Omsk Arena AVANGARD’ın maçlarını yaptığı buz hokeyi salonu, yaklaşık iki yıl önce tamamlanmış gayet şık bir tesis. Hafta sonları buz pateni de yapılabiliyor burada. Kulağa çok hoş geliyor bu çünkü hafta içi İnönü Stadında arkadaşlarla tek kale maç yapmaya benzer burada buz pateni yapmak. Omskta buz pateni insanların ailecek yaptıkları bir spor, daha önce kaymak için gittiğim eski bir pistte her yaşta insanları görmek şaşırtıcı ama bu soğuk memlekette olağan gelmişti. Evet daha önce başka pistlerde denedim ve öğrenmek için gayret ettim. Kıyıda köşedeki ufak tefek yerlerde kendimi geliştirip bu güzel yerde şovumu sahneleyeceğim ki konuya komşuya rezil olmayalım. Komşulara rezil olmayalım diyorum çünkü Omsk Arena evime çok yakın. Evimin etrafını tanımak için ilk dışarı çıktığımda burayı alışveriş merkezi sanmıştım.

Maç günü bizimle beraber gelmek isteyen diğer 2 arkadaşımla yürüyerek arenaya gittik orada benim güzel rehberim ve onun arkadaşıyla buluştuk. Diğer iki arkadaşımın bileti olmadığı için maçın başlamasına 20 dakika önce karaborsadan 2 bilet daha aldık. Maç biletleri oturma yerlerinin sahaya yakınlığına göre 50 ruble ile 700 ruble (2.5-35 TL) arasında değişiyor.

İlk buz hokeyi maçımız olmasına rağmen oyunun hızlı olması kolay izlenebilir ve keyifli olmasını sağlıyor. Maçı Türk taraftarların desteğini de alan Omck Avangard Jaromir Jagr’ın 3 gol attığı maçı 4-3 kazandı. Taraftalar tezahürat etmeye, çıkmayan sesleriyle takımlarını desteklemeye çalışıyorlar ama İnönü Stadyumunda maç izlemiş muhteşem bir taraftar görmüş beni etkilemeyi başaramadılar maalesef. Nasıl bu taraftar daha etkin oluru düşünmektense yaşadığımız muhteşem) zaferi kutlamak için evime nargile içmeye gidiyoruz.

Manastır Gezisi 2


Çok güzel ve büyük görünen Manastırın tarihçesini sizlere anlatamayacağım çünkü elimdeki broşür Rusça ama kız arkadaşımın anlattığı kadarıyla sizleri bilgilendirmeye çalışıyım. Burası, içinde kendini bu yola adayan insanların ihtiyaçlarını karşılayacak imkanlara sahip, geniş bir arazi üzerine kurulmuş, güzel bir mimarisi olan bu manastır Sovyetler birliği zamanında bir çok ibadet yerlerinde olduğu gibi yıkılmış tahribata uğramış. O zaman bu manastırın yöneticisi olan din adamı da Sovyet askerleri tarafından öldürülüyor. Bu zatı muhteremin her yerde resimleri hatta heykelleri var. Onu götüren Sovyet askerlerinin bu duvarlardaki resimlerde siyah birer silüet olarak gösterilmesi gayet manidar. Hatta içeride onun gerçek mi temsili mi olduğunu bilmediğim mezarı da var. Manastırın bahçesine de yaklaşık 10 m uzunluğunda devasa bir heykelini yapmışlar.

Gezimize ilk önce yeraltından çıkan ılık su kaynağına giderek başlıyoruz. Kaynağın devamında yeşilliklerin içerisinde güzel bir göl oluşmuş. Bu suyun içinde yüzen insanları izledikten sonra hemen arkasındaki küçük kilisenin önündeki kalabalığa katılıyoruz. Papaz efendinin duasını bir süre dinliyoruz, insanların bu duayı dinlerken ki saygısı güzel bir şey. Papaz efendi elinde tütsüyle insanların yanına gidip yüzlerine üfleyerek dua etmeye devam ediyor. Etraftaki diğer kiliselere bakmak için oradan ayrılıyoruz. Arazide birbirine mesafeli küçüklü büyüklü birçok kilise var. Küçük kiliselere baktıktan sonra en büyüğüne yürümeye başlıyoruz. Manastırın kalbi burası, heykelin, çan kulesinin ve en büyük kilisenin olduğu yer. Kapıların oymaları gösterişli kubbeleri çok güzel.

Yaklaşık 1.5 saat süren geziden arazinin büyüklüğü sebebiyle yorgun birşekilde roketamızın olduğu iskeleye gidiyoruz. İnsanların iskeleye toplanmasını İrtiş nehrinin güzel manzarasını izleyerek bekliyoruz.