24 Aralık 2008 Çarşamba

Manastır Gezisi 1

Omskta yaptığım güzel gezilerden biride şehir dışında bir manastıra yaptığım gezidir. Roketa isimli tekneyle gittiğim 3.5 saatlik değişik bir gezi ile Türkiye’mize gelen yabancıların camilerimizi gezmelerine bir misilleme yaptım:)

İrtiş nehri yılın 7 ayı buz oluyor geriye kalan 5 ayda bu nehri kullanmak için güzel bir zaman. Nehirde tekneler hatta jetskiler bile oluyor. Plajları var insanlar güneşleniyor suya giriyor. İşte bu nehrin güzel 5 ayının son zamanlarında roketa isimli tekneyle 1 saat mesafedeki manastır gezimi sizlere anlatmak istedim. Omsk nehrinde tekne ile yapabileceğiniz 2 tur var bir tanesi 1 saatlik şehir turu şehir boyunca tekneyle gezdiriyorlar sizi, diğeri ise benim katıldığım 3.5 saatlik manastır turu. Biletlerini Omka deresi ile İrtiş nehrinin birleştiği köşedeki bu teknelerin yanaştığı küçük limanın yanındaki gişeden alabiliyorsunuz. Biz biletleri almak için biraz geç kalmıştık o gün. Teknenin kalkmasına yarım saat kala gişeye geldiğimizde sadece 1 kişilik bilet kalmıştı ama rusyanın şöyle bir güzelliği var paranız varsa kapılar açılıyor :)) hatta öyle açılıyor ki kaptan kendi kamarasını açıyor hizmetinize, misafirperverliğin bukadarı da olur mu yahu diye şaşırıyor insan:) Nehrin kenarları inanılmaz yeşillik. Şehrin biraz dışında nehrin kenarında güzel bahçelerin içinde çok güzel manzarası olan çok çok güzel evler var. İnsan böyle yerlerde yaşamaya imreniyor. Omsk nehrinin içerinde bir sürü tekne nehirden kum çekiyor bu teknelerin isimlerini bilmiyorum ama İrtiş’in içinde bu teknelerden çok var ve kenarlarda boşalttıkları kum ocakları var. Bir süre sonra etraftaki manzara kendini tekrarlamaya başlayınca biraz sıkılıp kaptanın yatağında uzanmaya başlıyorum. Bi on dakikalık uzanmanın ardından gezeceğimiz manastıra geliyoruz.
Devamı gelecek...

21 Kasım 2008 Cuma

İLK İZİN

İlk izin, son ana kadar belli olmayan, problem ha çıktı ha çıkacak diye düşünürken birden tahmin ettiğimden de kolay alabildiğim izin, ne kadar da mesudum...

Uzun zaman oldu buraya yazılar yazmayalı hatta çoğu insan umudunu da kesmişti, bu site de ölü siteler arasına katılacak diye ama işte bu siteye yeni bir yazı daha koymaya karar verdim lakin bu yazının konusu ne olsun buna karar veremedim. Aslında bundan daha önce başka yazılara da başlamıştım hatta baya uzun yazdıklarım da oldu ama bir türlü kendi içinde akışı sağlayamadım. Bu belki iş hayatının yoğun stresli hallerinin yansımasıdır.

Motivasyonu sağladığım zaman sizlere Omsk hakkında burada neler yaptıklarım hakkında yazılar yazacağım. Bir sürü bir şeyde yaptım aslında yazılacak çok şey var ama dediğim gibi bir türlü odaklanamadım bu işe. Fırsatını bulabilirsem sizlere Rusçayı sadece marketle ve taksiyle problemlerini çözebilecek kadar bilen birinin sinema ve tiyatro bunalımlarını anlatacağım, tekne turuyla manastır gezimden bahsedeceğim, şehrin dışında gittiğim bir eğlence merkezinde neler yaptığımı, ilk defa buz pateni yapmamı , hiç anlamadığım halde buz hokeyi maçına (Omski Avangard Omsktaki takımın adı) gitmemi anlatacağım bunun dışında çok yaramaz işler de yaptık bunları da anlatırım belki, bunların dışında insanların nasıl yaşadığını garip düşünce yapılarını, Türk kültürüyle yaşayan beni bazı durumlarda garip anlatılmaz yada tarif edemeyeceğim hallere düşüren durumlardan bahsetmeye çalışacağım.

Bunu suskunluk döneminin bir ara yazısı olarak kabul edin. Şu an Moskova havaalanında etrafımda bir sürü güzellik var. 15 gün caaanım Türkiyemdeyim kavuşacağımız güzellikler yanında bunlar pek önemli değil ama bunlarda tanrının insanlığa lütufları. Bir bakalım neymiş incelikleri.

6 Eylül 2008 Cumartesi

Akşam Gezisi



Dün akşam evimin oraları gezmek istedim aslında gezmekten kastım yeni bir şeyler keşfetmek için değildi. İnsanın bunaldığında dışarı çıkması güzel teyzelere bakması uzaklaştırıyor insanı birazcık ciddi hayattan. İçgüdülere teslim oluyor insan. Markete gidip bir şeyler almak istemiştim aslında bu sayede güzel teyzeleri görürdüm hemde o saatlerde bir şeyler yeme isteği duyuyorum acıkıyorum bunun için atıştıracak bişeylerim olurdu güzel olur hoş olurdu. Bunun için Köksal (ev arkadaşım) ikna ettim çıktık dışarı ilk adımda amanın dedik ne kadarda soğuk hava. Anasını sattığımın havası ne kadarda dengesiz ne zaman sıcak ne zaman soğuk kestiremiyor insan. Hafif üşüyoruz ama pek dert etmedik hadi dedik bide Mayak'ın (alışveriş merkezi) sol tarafına gidelim ne varmış. Köksal abi orda çılgınlar gibi eğlenen insan gördüğünü iddia etti. Aramaya başladık. Küçük bir büfe gördük kendimizden geçtik şaurma (dönerin rusçası) yazıyor yanında da Türk bayrağı var. Direk fotoğraf makinesini çıkarıp resmini çektim gittim hemen büfeye sahibiyle tanışmak istedim. İçerde Özbek çocuklar çalışıyor ufak bir büfe tavuk döner satıyorlar. Her ne kadar döner tadı olmasa da mutlu oluyor insan Türkiye’deki bir şeye benzeyen bir şey yemek içmekle. Sahibi yokmuş günde bir iki kez uğruyormuş adı Adnan'mış. İlerisinde Köksal'ın bahsettiği insanların çılgınca eğlendiğini söylediği yer var. Aslında büfenin yanında demek garip kocaman yazlık disko için, ama benim için daha büyük önem arz eden yer Türk bayrağının asılı olduğu büfedir. İnsan hoşlanıyor bundan mutluluk duyuyor. Bu yüzden bu disko o büfenin yanında. Yani o büfe diskonun yanındaki küçük büfe değil o büfenin yanında disko var. Girdik diskoya 100 ruble giriş parası mühim değil. Bileğine damga basıyorlar mor ışıkta belli olan, sonra girip çıkmakta sorun olmuyor. İçeri boş ama dolu olan yerler insanı orda bir yaz tutmaya yetecek motivasyonu sağlar kanımca. Sahnede her yerde ne güzel genlere sahip kadınlar var. Siyah saçlı beyaz tenli ve mavi gözlü bir insan ilk kez bu kadar yakınımdan geçti ama ingilizce bilmiyormuş kötü birşey. İçerde oturduk fena değildi 1 saat kadar ilgiyle çevremizi tanımaya çalıştık ama yeteri kadar tanıyamadık birkaç kez daha gitmek lazım. Ordan çıktık şaurmanın tadına baktık tekrar resimler çektik. Güzel keyifli bir akşamdı çok para harcamadan hem memleketi hatırladık hem de Rusya’da olduğumuzun bir kez daha farkına vardık.

24.06.2008
Omsk

11 Ağustos 2008 Pazartesi

Omsk Hayatım Başlıyor

Omsk Rusyanın Sibirya bölgesinde olan bir şehir. Yaklaşık nüfusu 1.5 milyon. İçinde nehirleri olan yazın güzel kışın çirkin biryer. Sovyetler zamanından kalma siteler ilk başta çok çirkin ve soğuk gelsede zamanla alışıyor insan.

Omsk maceramın başlaması hakikaten çok ilginç oldu. Omskun yerini haritada dahi bilmezken 26 gün sonra Omskta yaşamaya başlamak hayatın garipliklerinden güzel bir örnek. Omska giden 10 kişilik grupla beraber Ankaradan başlayan yolculuğumuz, İstanbul Atatürk havalimanı Moskova Şeremetova ve Omsk sıralamasıyla bitti. Türkiye saatiyle Omsk saati arasında 4 saatlik bir fark var, havaalanlarında beklemelerde yolculuk saatine eklendiği zaman bitmek bilmeyen bir yolculuk yaşıyor insan ama Türkiyeye dönüşte de zaman farkından doğan 4 saatlik bir karda oluyor. Moskovanın iklimi Nisan ayında Türkiyedekinden farklı değil 3-4 derecelik farkı önemsemiyor insan. Şeremotovadaki 17 saatlik beklemeden sonra Omsk uçağı nihayet hareket etti 3 saat süren yolculuğa 3 saat Moskova Omsk saat farkı eklenince takvim üzerinde 6 saatlik yolculuk sonrası Omsk'a adımımı attım ki inanılmaz bir duyguydu 6 Nisanda -10 u görünce uçağın kapısı açılır açılmaz insan çıkıp çıkmama konusunda şüpheye düşüyor. Dobra Pajavalat Sibirya diyor hava. hakikaten inanılmaz soğuk bir hava o soğuk havanın sert rüzgarla insanın yüzüne çarpması fevkalade bir duygu ama nihayet çok uzun süren bir yolculuğun sonuçlanması insanı mutlu ediyor. Omsk havaalanı Türkiyedeki otobüs terminallerinden daha kötü bir yer ama Rusyanın genelinde olduğu gibi havaalanında da yenileme çalışmaları devam ediyordu. Şirketten bizi karşılayan arabalara bindik ve ilk iş yerim olan OMSK İKEA MEGA MALL şantiyesinin yolunu tuttuk. Acımasız ama öğretici hayatla tanışıyoruz.
Merhaba OMSK.

6 Ağustos 2008 Çarşamba

Omsk Hakkında


Merhaba,

6 Nisan 2008 den beri Omsk şehrinde yaşıyorum. Mümkün olduğunca çok kültür ve ülke görme isteğimin başlangıç yeri Omsk'u tanıtmak, hakkında az bilinen bu şehri anlatmak için bu blogu kurmaya karar verdim. Bu blog gazetelerin tatil yerlerini anlattığı köşelerine benzemeyecek tamamen bu ülkenin ve bu şehrin yabancısı birinin tecrübelerini, düşüncelerini, fikirlerini, neyi nasıl yapmak istediklerini ve yaptıklarını anlatacak.

Umuyorumki gayet samimi ve bilgilendirici olacak.